Welcome to Our Website

Koç Holding Şeref Başkanı Sayın Rahmi Koç’un denizdeki nezaket kuralları

Ekonomim gazetesi yazarı Hakan Atis, yaşamına mavi sevdasıyla yön veren kanaat önderlerinden Koç Holding Şeref Başkanı Rahmi Koç’un denizcilikle ilgili görüşlerini köşesine aktardı.

İşte o yazı;

Maviliklerde tanık olunan bazı durumlar, amatör denizcilik camiamızda duyarlılığın ne kadar önemli ve gerekli olduğunu gösteriyor. Bu nedenle yaşamına mavi sevdasıyla yön veren kanaat önderlerinden Koç Holding Şeref Başkanı Sayın Rahmi Koç’un görüşlerini aktaracağım.

Maviliklerin keyifli olduğu kadar zor tarafları da var. “Her şey yolunda gidiyor” derken bakarsınız umulmadık aksilikler sizi bulmuş! Bu durum denizciler için olağandır. Karamsar olmayın, tekne hayatının temel kuralları önce dikkatli ve tedbirli olmak sonra da yardımlaşmak ve nezaket kurallarına saygı göstermektir.

Keyifli veya stresli olsun fark etmez, diyelim ki uzun miller geride kaldı ve hedeflediğiniz demir yerine geldiniz. Onu usulca derinliklere emanet edip teknenizde dinlenmeye çekildiniz. İster havuzluğunuzda olun isterseniz kamaranızda, aniden bangır, bangır çalan müziğin sesiyle irkildiniz… Veya gecenin sakinliğinde, gökyüzündeki yıldızların bambaşka hayaller kurdurduğu harika ortamın tadını çıkarıyorsunuz, derken yakınınızda demirlemiş teknenin çevresini stadyum gibi ışığa boğduğunu görüyorsunuz; bir başka deyişle saygı, estetik ve nezaket hak getire! Ya da diyelim ki gündüz saatlerinde dostlarınızla veya solo denizin tadını çıkarıyorsunuz; bulunduğunuz koya gelen teknenin denizci deyişiyle üstünüze demir attığını veya kıyıda bulunan ağaçlardan zalimce koltuk aldığını -teknenin kıç tarafından halatla karaya bağlanması-, güzelim yeşilliğe özen göstermediğini görüyorsunuz… Böyle durumlarda haklı olarak önce şaşırırsınız sonra da ikaz edersiniz, öyle değil mi? Anlaşılması halinde sorun yok, ancak işi şark mantığıyla inada bindirenler de hayli çok. Sayabileceğim negatif örnekler bunlarla sınırlı değil. Motoryat sınıfı teknelerle marinalardan çıkar çıkmaz tam yolla ilerleyenlere, yelkenlileri veya küçük tekneleri beşik gibi sallayanlara veya marinalarda ponton komşuluğunu, ortam saygısını hiçe sayanlara ne demeli? Kullanılacak ifadenin ‘Denizci’ olamayacağı aşikar! Değerli okurlar, böyle durumlarda sakin kalmak gerekiyor. Zira olumsuz örneklerin sinir bozuculuğu bir yana çok şükür ki amatör denizciliğimiz için kutup yıldızı gibi yol gösteren isimlerimizde var elbette. Toplumumuzu aydınlatan, yol gösteren, deneyimlerini paylaşan Osman Atasoy, Ekrem İnözü, Özkan Gülkaynak gibi nice gerçek denizciye sahibiz. Onlara Sadun Boro’nun mavi yürekli evlatları diyorum. Ne mutlu ki bu ekolü benimseyen yüzlerce amatör denizcimiz bulunuyor.

KÜLTÜR EKSİKLİĞİ

Son yıllarda Türkiye’de tekne sayısının yükseldiğini görüyoruz. Dahası 1 milyon kişiye (!) ADB (Amatör Denizci Belgesi) verildi. Bunun AB’ye yönelik vitrin çalışması olduğu amatör denizcilik camiasında uzun zamandır konuşuluyor. Oysa önemli olan tekne ve amatör denizci sayısı değildir. İnsanların maviliklere ne kadar iyi hazırlandıklarıdır. Ayrıca teknelerin enginlere eksiksiz çıkarılmasıdır. Uyulacak kurallar bütünü belli. Tekrar etmeye gerek yok. Zira iş insanda bitiyor. Teknelerini adeta hava atma (!) platformu olarak görenler veya adına gezi teknesi denilen yüzen gürültü adacıklarının (!) desibel işkencesini keyif olarak algılayanlar hoş olmayan durumlara neden olabiliyor. Ben, negatif tablo oluşturanların pozitif örneklerin artmasıyla azalabileceğini düşünüyorum. İtiraf etmeliyim ki bu ciddi bir eğitim ve kültür sorunudur. Söz yerinde ise şak diye çözülmesi mümkün değildir. Örneğin, bir süre önce Kuzey Denizi’nin usta kaptanı kuzenim Tayfun Erkul’la birlikte Eski Foça-Seferihisar rotasında dümen tutarken Alaçatı’yı bordaladıktan sonra bazı motoryatların yakınımızda gereksiz manevralar yaptıklarına, hayli yüksek dalga yarattıklarına tanık olduk. Delfin, taş gibi sağlam ve denizci bir tekne olduğundan kaygı duymadık. Ancak böyle tabloların amatör denizcileri tedirgin ettiğinden kuşku duymuyorum. Okurlardan gelen elektronik postalardan bu rahatsızlığın kıyılarımızın birçok noktasında yaşandığını anlıyorum. Bu nedenle favorim olan İskandinav denizciliğini her fırsatta yazıyorum. Söyleşilerimde anlatıyorum ve örnek gösteriyorum. Sözün özü denizcilik kültürünün eksikliği ülkemizde ne yazık ki ilke ve etik sorunudur. İdeal formunu bulduğunu görmek dilerim onlarca yılımızı almaz!

TAVSİYE EDİYORUM

Denizcilik kültürün yaygınlaşmasını sağlayan kitapları da oldum olası severim. Kamuoyuna yön verilmesinde önemli olduklarını düşünürüm. Kütüphanemde onlara ayırdığım alan hayli geniştir. Elbette her biri değerli. Ancak konu saygı ve görgü olunca Setur Marinas’ın geçtiğimiz yıllarda yayımladığı ‘Denizde Nezaket’ başlıklı kitapçık öne çıkıyor. Kuruma ait marinalarda bulabilirseniz mutlaka okuyun. Teknelerinizden eksik etmeyin. Bana göre konuyu bütünleyen iki eser daha var. Onları da elimin altında bulunduruyorum… Enginlere yönelik kadim kültür kadar çağdaş yaşamın temel kurallarından da izler taşıyorlar. Koç Topluluğu Şeref Başkanı Sayın Rahmi Koç’un içten ifadesiyle imzalayıp bana sunduğu ‘Tuhafıma Giden Şeyler’ keskin gözlemlerden oluşuyor. Setur Marinas yayını ‘Amatör Denizcinin Köprüüstü Kitapçığı’ ise tek kelime ile rehber. Söz ettiğim bu eserlerden derlediğim karma notları zarif yelkenlisi Nazenin 4 ile dünya denizlerini dümen suyunda bırakan değerli büyüğümüzün tavsiyeleri olarak değerlendirdiğim için şöyle özetlemek istiyorum:’’ Bir dostunuzun yatına binecekseniz davetli olsanız bile önce izin isteyeceksiniz. Yata çıkınca sahibinden başka gemici veya kaptanın elini sıkarak onlara moral ve önem verdiğinizi gösterin. Teknelere kim olursanız olun ayakkabı ile çıkılmaz. Ayağınızdaki ayakkabının altı lastik bile olsa çıkarmayı teklif edin. Yat sahibi ısrar ediyorsa çıkarıp altını silin sonra tekrar giyin. Şayet önceden davetli olarak geliyorsanız bir çift yere hiç basılmamış ayakkabı getirin.’’

MAVİ HARİTA

Not defterimden aktardığım Sayın Rahmi Koç’un görüşleri özetle şu cümlelerle devam ediyor: ‘’Bir dostunuzun teknesinde gecelemeye veya hafta sonunu geçirmeye gitmeniz halinde bavul bulundurmayın. Yumuşak bir çanta veya gemici torbası taşıyın. Onları düşündüğünüzü gösteren küçük bir hediye götürün. Yatacağınız yer size gösterilinceye kadar bekleyin. Diğer kişileri yeteri kadar tanımıyorsanız teknedeki yaşam kurallarını öğrenin ve bunlara eksiksiz uyun. Suyu dikkatli kullanın. Tuvaletlere hiçbir şey atmayın. Yatın lastik botuna binecekseniz ayakkabınızı çıkarın. Güneş yağı, havlu vb gibi kişisel eşyalarınızı ortada bırakmayın. Güvertesi ‘Teak’ olan yatlarda güneş kremi sürüp yatmayın. Denize girecekseniz tekneye tekrar nasıl çıkacağınızı sormadan suya kesinlikle atlamayın. Marinaya bağlandığınız zaman siz veya kaptanınız mutlaka ofise gidip gerekli işlemleri yaptırmalı ve o marina ile ilgili kuralları öğrenmelidir. Yanınıza bir tekne yanaşacak olursa mutlaka yardım edin. Ekstra Türk bayrağı da bulundurun. Onu eskidiğini gördüğünüz teknelerle gelen yabancı yatçılara hediye edin, bu jestin anlamını kavrayacaklardır. Her teknenin haletiruhiyesi de aynı değildir. Bu nedenle aşırı neşe, coşku ve yüksek seslilik komşu tekneleri rahatsız edebilir. Bundan kaçınmak gerekir. Jeneratörünüzün kokusu ve sesi rahatsızlık veriyorsa komşularınız ne zaman teknelerinden dışarıya çıkarsa o süreçte çalıştırın.’’

İNSAN FAKTÖRÜ

Geriye dönüp baktığım zaman konuyla ilgili görüşlerimin güncelliğini koruduğunu görüyorum. Bu nedenle bazılarını tekrar paylaşmak istiyorum. Örneğin, uzun meslek hayatımda tarihe şu satırları düştüğüm günler olmuş! Kararı siz verin, haksız mıyım? ‘’Türk Dil Kurumu sözlüğünde nezaket başkalarına karşı saygılı ve incelikli davranmak olarak tanımlanıyor. Gelin görün ki, demirli bulunduğunuz koyda bangır, bangır müzik açanlar; yakınınızdan balina gibi dalga yaratıp geçenler, marinalara giriş-çıkışlarda ve seyir halinde telsizle konuşma kurallarına uymayanlar, denizde yüzen olup olmadığına bakmaksızın sürat denemesi yapanlar, bağlamadan demir almaya kadar her konuda çevresinden yardım esirgeyenler de var ne yazık ki! Oysa nezaket çağdaş yaşamın temelidir. Ne mutlu kıymetini bilenlere!’’ Bu haftalık noktalıyorum değerli okurlar. Başta Sayın Rahmi Koç ve Setur Marinas Ailesi olmak üzere maviliklerdeki tüm denizcilerimizi saygı ve sağlık dileklerimle selamlıyorum. Pruvanız neta, rüzgar kolayınıza olsun. Haftaya yeniden buluşmak dileğiyle esen kalın.

patronlardunyasi.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir